26 Aralık 2012 Çarşamba

Fiko Mutfağa Sakın Girme

Derme Çatma Bir Barakada Yaşıyordu.Kışın Antalyanın Uzun Yağmurlarında Çatısının Üstüne bir poşet geçirip kuru kalmayı başarıyor,Yazın ise çatısını tam gökyüzünü görecek şekilde açıp yatağına uzandığı zaman gökyüzünden geçen uçakları sayıyordu..

Saçları ve sakalları sarımsı bir renge bürünmüştü..
Sabahın en erken vaktinde eline balıkları koyacağı kovasını alıp,bakımsız teknesine doğru yürüdü.Güneş doğmadan kahvaltıda yiyeceği balıkları tutmak için teknesinin küreklerini çekti.

2005 yılının yazındayız..

Fiko yıllar önce gittiği almanyadan antalyaya kesin dönüş yapmaya karar verdiğinde almayada sahip olduğu hayatı bugünlerde bir çok insanın hayal kurduğu bir hayattı..Hitler zamanında kalma tarihi bir evi vardı.Eşi Nadin yüksek sosyeteye mutfak tasarımı yapan iyi bir tasarımcıydı. Fiko ile Berlinde bir fuarda tanıştı.Fiko hiçbir zaman sanatsal bir üretim yapmasada yaratıcılığını geliştirmek için tasarım fuarlarına giderdi..Yine böyle bir tasarım fuarında Tasarımlara bakarken birden yanında nadin belirmişti..Fiko o zaman doğal bir görünümlü bir balıkçı teknesine bakıyordu..

Nadin: - Bazen böyle bir gemi ile balığa çıkasım geliyor ama sanırım bunu sadece bir hafta sonu isteyebilirim.diye mırıldandı..fiko sağında duran kadına ister istemez bakıp ben bir ömür boyu istemeyi tercih ederdim.dedi..

Sonrasında hafta sonları buluşmaları,yemekler derken bir düğün anında o kadınla evlendi..

Güzel tarihi ve mutfağı mükemmel tasarlanmış bir evde yaşamaya başladılar.Bir kızı oldu.Adını Zeynep koydular..Ardından oğulları Ufuk..

Fiko küçük bir kitapçı dükkanı işletiyordu.Nadin o kitapcı dükkanını bir kafeteryaya çevirdi..Fiko yine kitap satmaya devam edecekti ancak oraya gelenlerin oturup dinlendiği bir mekana dönüştü küçük kitapcısı..

Hayat onlara mutluluklar sunarken Çoçuklar büyümüş ve Kızı Zeynep Tıp Fakültesine girmişti.Ufuk ise ingiltereye dil eğitimi için gitmiş döndüğünde bir uçak firmasında uçak mühendisi olarak çalışacaktı..Nadinle O Büyük ev bazen o kadar ıssız kalıyordu ki..Artık İçindeki özlemi anlatmanın zamanı gelmişti..

Nadine yıllar önce birlikte gittikleri antalyaya yerleşme teklifinde bulundu..Bu Nadin için o kadar saçmaydı..Sahip olduğumuz herşeyi tırnağımızla kazandık şimdi burayı bırakıp gidemeyiz dedi.. Ancak fiko bu cevapla içindeki özlemi bir türlü kapatamıyordu..

Aradan 8 ay geçti. Fiko neredeyse her gün Nadine bu fikri sundu..
-Nadin Seni Seviyorum.Ne olur benimle gel.Artık çoçuklarımız büyüdü iş sahibi oldular.Bizimde paraya ihtiyacımız yok artık.Gidelim buradan.Antalyanın Beldibi kasabasına yerleşelim. Doğa ve Denizle iç içe sıcak bir hayat yaşarız.
Nadinin Cevabı kesindi:
-Aşkım bu konuda sana daha öncede anlattım.Burada kalmak istiyorum.

3 ay sonra fiko ile ayrılma kararı aldılar.Ufuk Almanyada annesi ile yaşamaya karar verdi. Zeynep'te Franfurtta bir hastanede stajyer hekim olarak göreve başladı.Hepsi ile havaalınında vedalaştı..Nadin,Zeynep ve Ufuk Babalarının bu hevesinin çok uzun sürmeyeceğini düşünerek -Anne babam en fazla 2 aya döner.Geldiğinde tekrar evlenirsiniz olur biter.

Oysa Fiko Kesinlikle Bir Daha Dönmiceği Bir Son Bakışla Uçağa İlerledi..

Aradan 5 yıl geçti..5.yılın yazında Nadin,Zeynep ve Ufuk babalarının ziyaretine geldiler..Zeynep Evlenmiş, Ufuk ise çalıştığı uçak firmasında müdür yardımcısı olmuş ve Nişanlanmıştı..O yaz Fiko ile Nadin Aşklarını tazelediler.Nadin Sevdiği Adamı bir daha bırakamayacağını anlayıp onunla kalmayı tercih etti.Zeynep ve Ufuk Tekrar Almayaya döndüler..

Devamı Çok Sonra :)


18 Aralık 2012 Salı

Bir Nehir Öyleki Hem Can,Hemde Düşman

Babilin İlk İmparatoru Olan Hamurrabi Mezepotamyaya Kendince Adaleti Sağlayan Kanunları Sunarken,Kendisinden Sonra Gelecek Babil Kralı  II. Nebukadnezar'ın Aşka Adanmış Dillere Destan Bir Asma Bahçesi ve Kulesi İle Kentin Artık Gelecekte Dünya Harikaları Arasında Yer Alabileceğini Bilseydi, Hem Babil Kralı  II. Nebukadnezar Karısı Amyitis'e Olan Aşkı Daha Çok Kuvvetlenir Belkide Hamurrabi Oluşturduğu O Kanunlara Aşka Dair Bir Madde Eklettirdi..

Mezopotamya Ovasının Dicle ve Fıratla Çoştuğu O İhtişamlı Mutlu Günlerde, Babili Almak İsteyen Pers Ordusunun Önderi Kyros Tüm Şehri Kapatıp Açlıkla Boğuşmasını Seyrederken Babilin Zayıf Düşeceği Günü Dört Gözle Bekliyordu.


Ama Babil O Bereketli Topraklar Üstündeyken  Yıllarca Kendisine Yetebilecek Besini Çoktan Depolamıştı..Bu Yüzdendir ki Babil Kyros'un Bu Planına Düşmüyordu..


Aşk'a Adanmış Bu Şehrin Fethedilmesinin Bir Çaresi Olmalıydı..Babil ,Zamanda MÖ. Olmasına Rağmen Öyle İyi Korunuyordu ki Adeta Düşmana Kara Kutu Gibi Geliyordu..Babile Girmenin Tek Bir Yolu Vardı Oda Dicle ve Fırat Nehrinin Kullanılmasıydı..Çünkü Babilin Tam Ortasından Bu Nehirlerden Birinin Geçtiği Bilinmekteydi. Pers Ordusunun Önderi Kyros Babailin Öncesinden Nehrin Suyunu Azaltacak Bir Plan Geliştirdi.Nehre Ek Kollar Kazılarak Babile Giden Nehirde Suyun Azaltılması Sağlandı ve Ordu Neredeyse Dizine Kadar Gelen Nehir Yatağına Girip Babili Tam Merkezinden Geçen Bu Can Suyundan Fethetti.


Babil Tarihe Asma Bahçeleri ve Kulesiyle Geçerken Mükemmel Organize Edilmiş Bir Fikrin Aslında En zayıf Noktasının Yine Kendisi Olabileceğini İspatlamıştır.